Orucun 3.Günü- Cuma mı oldu ne?

Sıcaktan ve ilk denememizde enerji iniş çıkışlarımızı kestiremediğimizden, ağırlıklı olarak evde takılmak, günleri karıştırmamıza ve bir miktar sıkılmamıza sebep oluyor, bunu anladık. Bir dahaki sefere bu vakit geçirme kısmı için daha verimli şeyler bulmalıyız buradan çıkan sonuç bu.

Sabah ağzımda “gece kalkıp süt içip bisküvi yemişim gibi” beyaz yapışkan ve şekerli bir tatla uyandım. Paranoyakça bir düşünceyle “Acaba uyurken birşeyler mi yedim farketmeden, hayır eminim yemedim, acaba mı? Yok canım” med cezirini de yaşadıktan sonra “yiyecek bir şey yok evde Nazlı’nın mamasını mı yiyeceksin yani, kendine gel” ikna turlarına başladım.

Bugün tansiyon da fena değil. Kader arkadaşımı kıskanıyorum çünkü bende hala dışkılama yok. Onda görünen en bariz belirti ise halsizlik bugün. Dolayısıyla sabah yürüyüşünden kaytardık. Kendimize nazlanacağız elimizden gelse ama ona da halimiz yok.

Dün ayak altımdaki yanma ve lenf bölgelerindeki ağrıların geçtiğini farkettim. Bu sanırım iyi bir şey. Kötü olan, kutsal sıvım kahvenin tadının kötü gelmesi. Ya zaten su haricinde günde 2-3 fincan kahve keyfimiz vardı o da kötü geliyor bugün. İsyan edesim var ama dedim ya naza/ isyana hal yok bugün.

Akşam tuvalet faaliyetlerinde mutlu son, hatta son diyoruz bir daha sahne alıp, bis yapıyor. Sabah yürüyememe halimize olan hırsımızdan ve biraz daha iyi hissettiğimizden, akşam meydana kadar yürüdük. Dönüşte ve gece yatma faslında Birsen’de ve bende bir miktar çarpıntı, geçti gitti.

Gün sonu raporu: Halsizlik, kahvenin tat vermemesi, ağızda yapışkan bir tat, arada çarpıntı… Kahve içmem şırfıntı yapıyor modu… Ay söylenmeye bile halim yok.

3.Günde Neler oluyor?

Ketoz fazı. Düşen insülin lipolizi uyarıyor yağlar parçalanıyor. İşte o gündeyiz. İçimizin yağları eriyor trilaylom fazı. Ketoz halinin en halk diliyle anlatımı budur bence. Ama yine de biraz daha bilimsel takılmamız gerekirse, normalde, vücudunuz enerji için glikoz (şeker) yakar. Hücreleriniz yeterince glikoz almazsa, vücudunuz bunun yerine yağ yakar. Bu, kanınızda ve idrarınızda ortaya çıkabilen ketonlar denen bir madde üretir.

Beden ilerleyen saatlerde artık bu parçalanan yağ asitlerini enerji olarak kullanacak.

 

Orucun 4.Günü Energizer Tadında Cumartesi

Sabah yürüyüş sonrası, ilk defa tartı ile münasebet neticesi 3-4 kg ödem/kilo kaybı olduğunu görüyoruz. İlginç ki dünden daha iyiyim ben, yol arkadaşım daha halsiz ve uykuya çekiliyor ama bunun dışında bir sağlık sorunumuz yok. Hatta o kadar enerjik hissettim ki öğlen temizlik yapıp, geçiş döneminde tüketeceğimiz çorba ve zeytinyağlı yiyecekleri hazırladım. Mini tencerelerde evcilik oynar gibi, porsiyonlar birer çay bardağı olunca…

Akşamüstü karar için toplandık, 5.güne yürür müyüz yoksa bu akşam bitirelim mi diye. Oybirliği ile bitirmeye karar verdik. Orucu tutan iki kişi, oylayan üç. Nazlı da 4 gün boyunca sofradan zırnık yiyememesinin acısıyla bitirmemizi destekledi alenen.

Hani uzun süre aç kalınca yiyeceğiniz ilk lokmayı heyecanla beklersiniz ya… Bizde öyle olmadı, Yemesek de olurdu sanki duygusuyla başlayan, yedikçe ay çatlayacağım hissiyle devam eden bir süreç oldu bu. Ayol altı üstü bir çay bardağı yağsız, tuzsuz sebze çorbamsı içiyorsun 4 günde ne kadar küçülmüş olabilir ki miden? Vallahi küçülmüş. Zor bitirdik desem yeri. Zaten bir de ikinci kaşıkla birlikte kan ter içinde kalmamız da bonusu. Yahu biz bu terleme işini aşmamış mıydık? Sonra midemizde bir hareketlenme aaa boğazımızdan aşağı inen çorbanın güzergahını hissediyoruz resmen. Tamam anlaşıldı sindirim sistemi 4 gün sonra kontak açtı, çalışıyor. Çay kaşığıyla milim milim yediğimiz çorbanın sonuna doğru gelen bir şükür duygusu…

Gün sonu raporu: Aslında 4 gün sonunda çok da acıkmadığını farkediyorsun. Hatta 3.gün bariyerini aştıktan sonra en azından bana en kolay gelen gündü bu. Tek isyanımız aldığımız ilk kaşıkla birlikte vücudumuzdan ter boşanmasınaydı. Sonuç çıkartmak gerekirse yaz aylarını aç geçirerek terlememek mümkün. Zaten bu orucu aylarca sürdürebilenler de var kanser gibi ciddi hastalıkların tedavisinde, biz de yaparız yeter ki göz bebeklerimizden bile ter akma hali bitsin.

4.Gün Neler oluyor?

Parçalanan trigliseritler (kandaki yağlardan biri) enerjiye çevrilir. Aslında trigliseritler fazla yağlı yiyecekler ve alkol türevleri tükettiğimizde karaciğerimizin doymuş yağı kolestrole çevirmesiyle oluşur.

Bir gün önce de artık glukoz bulamayan bedenimiz bu yağları yakarak keton parçacıkları oluşturmaya başlamıştı ya… Hah işte o ketonlar var ya o ketonlar… Hücrelerin ve dahi beynimizin yeni yakıtı bu günden itibaren. Hatta beynimiz artık %75 bu ketonlardan aldığı enerjiyle çalışıyor. 3. Gün ile 4. Günün farkı da bana göre bu. Bir gün öncenin yorgunluğundan bende eser kalmadı. Hatta hafif bir aydınlanma hali ve daha berrak düşünme modu.

İlginç bir şekilde kas kaybı yok ama bariz bir şekilde, 3.günden sonra atılanın sadece ödem değil birikmiş yağlardan gittiğini kendinizi gözlemleyerek algılayabiliyorsunuz.

Mideniz küçüldüğü için geri dönüşü de mutlaka adım adım yapmanız gerek. Küçük porsiyonlar, önce yağsız ve tuzsuz çorba, meyve suyu, sebze suyu gibi malzemeler ilk gün için uygun. Biz dört günlük açlıktan sonra 2.gün zeytinyağlıları ekledik (oysa o gün için ayran aşı çorbası, yoğurt, yumurta gibi hayallerim vardı ama hayvansal gıdalar için biraz daha sabır) . 3. Gün protein almaya başladık.

4.gün herşeyi tüketebiliyorduk ama porsiyonlarımız küçülmüştü.

Sanırım önemli bir uyarıyı 4.gün için eklemek durumundayım:

Diyabetsiz bir insanda insülin, glukagon ve diğer hormonlar kandaki keton seviyelerinin çok yükselmesini önler. Bununla birlikte, diyabetli insanlar kanlarında keton birikimi için risk altındadır. Dolayısıyla diyabetik grubun su orucunu mutlaka doktor kontrolünde yapması gerekir gibi görünüyor.

 

4 günlük orucun hikayesi böyle işte.

Ancak kilo vermek isteyenler için kötü haber ilk 3 gün yağ filan yakılmadığını hatırlatalım. 4.günden sonra yağ yakma işlemi başlıyor. O halde oruçla terbiye ettiğimiz, toksin atıp karaciğeri canlandırdığımız bu süreçten sonra bize düşen beslenme alışkanlığımızı değiştirmek.

 

+ Ara ver: Bir kere midenin sürekli atıştırarak yani sık beslenerek yorulmaması için, sindirim denen işlemin bitmeden yenisinin tetiklenmemesine dikkat etmek gerek.

+Az ye: Karaciğerle iyi geçinmek gerek, kendisi belli miktar glukoz depoluyor ama fazlasını sınırsız miktarda yağ olarak biriktirebiliyor. Ki o yağlar dışta olduğu kadar içte organ çevrelerinde ve damar içlerinde de yağlanma olarak tezahür edebiliyor.

+Yeterli su tüket: Metabolizmanın tüm kimyasal işlemleri gerçekleştirmesi için suya ihtiyacı olduğunu hatırla. Besinleri işlemek, enerjiye dönüştürmek, hücreler arası gerekli sinyalleri taşımak, toksinleri atmak… Hepsi suyla mümkün.

Ağustos ayında 5.günü denediğimizde görüşürüz. Çünkü 5-7 gün arası “kaslar ve hücre yenilenmesi ile ilgili mucizevi süreçler devreye giriyor” tiyosunu da verir ve noktayı koyarım;)