1.Çakra; Muladhara Çakra (Kök Çakra )

Ana Kodu : İçimizdeki savaşçı

“Savaş veya kaç” ilaveten üre ama mutlaka hayatta kal;)

“Ben”cil yanımız, ilk çakramız ve ilk göz ağrımız. Hatta belki biraz da karın ağrımızdır kendisi.

Kök çakra, fiziksel dünya ile bağımızın ve fiziksel ihtiyaçlar/dürtülerimizin merkezidir. Can bulduğumuz ve nefes üflendiği andan itibaren DNA’mızda kayıtlı en önemli iki kodun da ev sahibidir. Bu kodlar Kök Çakra’nın yönettiği böbrek üstü bezlerinin salgıladığı adrenalin hormonuyla tetiklenir ve hayatta kalmamızı sağlayan içgüdüsel kaçma, tehlike anında deli kuvvetine sahip olma, saldırma, öldürme, üreme, yani en kısa anlatımıyla “Savaş veya Kaç” ve “Türünü devam ettir” yazılımımızı aktive eder.

Dengesi bozulduğunda: Katil ve tecavüzcüden depresif aseksüelliğe salınan ilk çakramız.

Biraz sert mi oldu tanımı? Hatta ürkütücü?

Belki. Lakin Kök Çakra gerçekten de dengesi bozulduğunda ruhsal, duygusal ve fiziksel rahatsızlıkları en uzun sürede düzeltilebilen ağır abi modundaki enerji giriş kapımızdır. Tabii bu tanımdakiler dengesiz çalışmasının en uç noktalarına işaret eder. Dengedeyken ise tadından yenmez, her çakra gibi:)

 

Yeri ve özellikleri:

7 çakra içinde dünyevi olan ilk üç çakramızdan birincisidir.

Kadim bilgilerde 4 yapraklı lotus olarak temsil edilir.

Rengi parlak kırmızıdır.

Cinsel organımızla anüs arasındadır.

Taşı : Kedi gözü,yakut, kırmızı mercan, akik, hematit ve kantaşı
Notası : Do
Mantra : lam

Fiziksel Fonksiyonları

Metabolizmamızdaki tuz dengesinden, protein, yağ ve karbonhidratları işlevsel hale getiren hormonların salgılanmasına, böbrek ve böbrek üstü bezlerinin faaliyetlerine kadar bu çakra sorumludur. Böbrek üstü bezlerinin salgıladığı Adrenalin sayesinde heyecanlandığımızda, korktuğumuzda ya da bir tehlike karşısında kaçmamız gerektiğinde beden normal halinden çok daha aktif ve olağanüstü durumlarla baş etmeye hazır güç ve dayanıklılık seviyesine yükselir.

Tabii ki tek hakimiyet alanı böbrek üstü bezleri değildir.

Yönettiği diğer organlar; tüm iskelet sistemimiz, kemikler, dişler, tırnaklar gibi sert dokularımız, kan ve hücre yapımı, boşaltım sistemi, makat, kalın bağırsaktır.

Bu çakra aynı zamanda fiziksel faaliyetlerimizin kapasitesi ile de yakından ilgilidir.

 

Enerjisel Fonksiyonları

Kök çakra; alışkanlıklarımızın ve içgüdülerimizin merkezidir. Yaşamımızı sürdürmek için gereken beslenme, üreme, güvende kalma ve koruma güdüleri ve soyun devamı için güdülenme, aile ve toplum bağları, inançlarımız, güvende hissetme, adalet, dürüstlük, sadakat, onur gibi köklü duygular bu çakra tarafından yönetilir.
Burası aynı zamanda, kabullenişin, kendi varlığımızı kabullenmemizin de merkezidir. Yargıdan bağımsız kabulü başardığımızda kök çakra diğer tüm çakraların sevgi odaklı bütünlüğü ve dengesi için temel oluşturur.

Kök çakra, aynı zamanda bir ağacın derinlerdeki besin ve suya ulaşıp tüm gövde ve dalları besleyen kökleri gibidir. Dünyadan aldığı enerjiyi toplar, dönüştürür ve bedenimize yayar. Bedendeki negatif enerjiyi ise topraklanarak dünyanın derinliklerine geri iletir.

Kök çakrada enerji akışı sağlıklı olduğu sürece diğer tüm çakralar da ve bağlı organları da düzgün çalışır. Bu çakra aynı zamanda yoga disiplinine yakınlığı veya aşinalığı olanların bildiği üzere, ida-pingala-sushumna enerji kanallarının da başlangıç noktasıdır. Sushumna, yani ortadaki kanal çoğumuzun az çok tanıdığı ünlü kundalini merkezine ev sahipliği yapar. İleri Reiki tekniklerinde özellikle sushumna kanalındaki blokajları açmak için kök çakra üzerinde çalışmalar yaptırılır. (Sushumna ve kundalini ile ilgili daha geniş bilgi için tıklayınız)

 

Kök Çakra Az Çalıştığında;

Fizik bedenimizde sırt ve bacak ağrıları, kansızlık, kemik erimesi yorgunluk, isteksizlik, motivasyonsuzluk, kilo problemleri gibi problemler görülür.

Duygusal bedenimizde ise aşırı korku, güvensizlik ve stres gibi rahatsızlıklar yaşanır. Kişi depresif bir hale bürünür, eğlence ve seks dürtüsü kayıptır, kısaca yaşamdan keyif almaz. Aşırı tedbirlidir. Özellikle yokluk bilinci aktiftir, cimriliğe varan davranış kalıpları görülür.

Kök çakradaki enerjinin dengede olmadığı zaman kişide; ölüm kaygısı, biri ya da birileri tarafından terk edilme kaygısı, yaşamı sürdürememe kaygısı gibi kaygılar ortaya çıkar.

Özetle, nerede asosyal, özbakım yönünden duyarsız, pejmurde dolaşan, sürekli “Neden bütün dünya bana karşı?” diye mızmızlanan birini görürseniz kök çakrasının yetersiz çalıştığına emin olabilirsiniz.

 

Kök Çakra Aşırı Çalıştığında

Eğer kök çakrasının enerjisi fazlaysa; kişi baskıcı, zorba ve sahiplenicidir.

Paylaşmayı sevmez, kaybetmekten korkar, aç gözlüdür. Yokluk bilincinin etkisindedir, bu yüzden kendine ait olsun olmasın dünya nimetleri üzerinde sürekli hak iddia eder.

İnat, çekişme, gücenme, kızgınlık, saldırganlık, bencillik gibi aşırı yoğun duygusal tepkileri vardır.
Saplantılı davranışlar, yeme ve içmeye aşırı düşkünlük belirgindir.

Toplumda ensest, taciz, tecavüz, aşırı seks düşkünlüğü gibi eğilimler ve dini inanç konusunda saldırgan, zorlayıcı, dogmatik davranışlar kök çakrası aşırı çalışan kişilerin ortak özelliğidir.

Özetle, İşçisini sömüren patron, çerez tabağındaki fıstıkları seçip yiyen kişi, din adına kafa kesen fanatik, futbol maçında boyun damarları patlarcasına bağıran taraftar, trafik canavarları, cinsel tacizciler kök çakrası aşırı çalışanlar sınıfına dahildir.

Kök Çakranın dengede olması
Bu çakranın enerjisi dengede olduğunda kişi, dünya yaşamına çok iyi uyum sağlar. Uygun ortamda kök salmış ağaç gibi sağlam ve sarsılmaz bir güven duygusuna sahiptir. Hayata bağlı, iş ve okul hayatında başarılı olur ve yaşamdan keyif alır. Kök çakranın dürtüsel ve savaşçı yanı dengedeyken merak, araştırma, keşfetme, mukavemet gerektiren spor dallarında başarı olarak kendini ifade eder.

Beden sağlığı yerindedir, kişi kendini canlı ve enerjik hisseder. Bu çakranın dengelenmesi için protein ağırlıklı beslenmek gerekir.
Başladığı işi bitirmek, tutku haline getirdiği şeyleri istikrar ve sabırla gerçekleştirme eğilimi vardır.

Özetle, sabahın köründe parkta koşan kişilik, kış ortasında denize giren adam, sağlıklı beslenmeyi sevenler, outdoor aktiviteleri sevenler, bağ bahçe işlerinde vakit geçirenler, erken yatıp erken kalkanlar, başkalarıyla değil kendileriyle yarışmayı sevenler bu kategoridedir.

Hastalıkları
Omurga, kemik, diş ağrıları, kansızlık, bağırsak, sindirim ve mesane sorunları, prostat ve jinekolojik sorunlar, siyatik, varis, kronik bel ağrısı, her türlü kilo problemleri, çoğul kişilik davranış bozukluğu, depresyon ve alkol gibi yıkıcı alışkanlıklar.

Kişisel ve dünyevi gelişim süreci

Kaba gelişimini kendi bedenimizde doğumumuzdan 7 yaşımıza kadar olan dönemde tamamlar.

Dünya bazında ise bu çakranın egemenliği insanlığın ilk zamanlarına karşılık gelir. Yani, henüz tek derdimizin üremek, hayatta kalmak, gerektiğinde kaçmak, yaşamak için öldürmek gibi vahşi ve dürtüsel olduğumuz yüzyıllara.

Hatta bu ilk çağlardaki kurban etme ve kan akıtma ritüelleri de çakrayı besleyen kırmızı renkle doğrudan ilişkilidir.

Uygarlık basamaklarında yukarı tırmandıkça ve tekamül sürecimiz içinde bu çakranın baskıcı yönünden kurtulmaya ve dengelenmeye başlarız.